|
İfade özgürlüğü kapsamında ülkemizde temel hak ve özgürlükleri koruyan kurumsal yapılardaki eksikliklere değinen Doç. Dr. Vahit Bıçak ise, demokratik bir toplumda ifade özgürlüğünün, devlet kademelerinde, derneklerde, vakıflarda, siyasi partilerde, şirketlerde veya herhangi bir yönetim ilişkisinde emredebilme kabiliyetine sahip kişilerin veya kamu makamlarının hoşuna gidecek şeyleri söylemek zorunda olmama durumunu ifade ettiğini söyledi.
(Milli Gazete, 13.01.2008) Ekonomik-Sosyal Araştırmalar Dergisi, bu sayısında paylaşımcı bir demokrasi ve adil bir iktisadi düzenin inşa edilmesi için gerekli açılımları vermeye çalışıyor.
HABER MERKEZİ
Ekonomik ve Sosyal Araştırmalar Merkezi (ESAM) tarafından 3 ayda bir yayınlanan Ekonomik-Sosyal Araştırmalar Dergisi"™nin üçüncü sayısında "Hukukun üstünlüğü ve demokratikleşme süreci" ele alınarak çok sayıda bilim adamının konuyla ilgili makalelerine yer verildi. Dünyamızın hemen her tarafında her an insan hakları ihlallerinin, işgal ve kıyımların yoğun olarak yaşandığı bir zaman diliminde hukuk ve demokratikleşme kavramlarını öne çıkaran Ekonomik-Sosyal Araştırmalar Dergisi, bu sayısında paylaşımcı bir demokrasi ve adil bir iktisadi düzenin inşa edilmesi için gerekli açılımları da vermeye çalışıyor.
Üstünlerin hukuku değil, hukukun üstünlüğü!
Dergi"™nin ilk makalesini kaleme alan Prof. Dr. Arif Ersoy, bürokratik cumhuriyetten demokratik cumhuriyete geçişi ve hukukun üstünlüğü anlayışının yerleşebilmesinin dinamiklerini değerlendirerek, "Güçlünün haklı sayıldığı bir toplumda kanunlar, gücü elinde bulunduranların lehine işletildiği için hukuki normlar sayılamazlar. Bu durumda yasalar, 'hukukun üstünlüğünü"™ sağlayan kurallar olmaktan çıkar, 'üstünlerin hukukunu"™ koruyan kurallar haline gelir" yorumunda bulundu. Ersoy ayrıca, "Kuvvet merkezli çatışmacı dünya görüşüne" göre sosyal müesseseleşmenin amacının, egemen konumda bulunan az sayıda kuvvetlinin iktidarının çok sayıdaki kitlelere karşı korunması olduğunu kaydetti.
Çalışma var ancak verim düşük!
Makalesinde hukuk ve ekonomi ilişkisini tartışmaya açan Başkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Fuat Oğuz ise, ekonomik planların koordinasyonunda hukukun önemli bir rol oynadığını kaydederek, "Statik bir çerçevede, taraflar sözleşmelerinin yerine getirilmesi, bekleyişlerin gerçekleşmesi, sözleşmelerin bozulması gibi durumlarda sosyal olarak gelişmiş bir hukuk sistemiyle ancak sorunlarını çözebilirler" dedi. Türkiye"™de yürütülen insan hakları ve demokrasi eğitimi çalışmalarına ilişkin tespit ve tahlillerde bulunan Ahi Üniversitesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Rüştü Yeşil de, insan hakları ve demokrasi eğitimine dönük birçok alanda çalışma yapılmasına rağmen, Türkiye"™de yeterli verimin alınamadığının söylenebileceğini belirtti. Yeşil, söz konusu durumun nedenini ise insan hakları ve demokrasinin insanlar arasında doğru anlaşılmaması, yanlış birçok uygulamalara şahit olunması, kavramlarda birlikteliğin sağlanamaması gibi daha birçok durumun var olmasına bağladı.
Batılılaşma ve dünyevileşme sorunların kaynağı!
Son olarak, İslam ve demokrasi bağlamında bazı kavramsal ve çağdaş boyutlar üzerinde duran Politik İncelemeler Enstitüsü Başkanı ve Pakistan Senatosu Üyesi Prof. Dr. Hurşit Ahmet ise, İslam"™ın ve Müslüman ümmettin keyfi ve otoriter idareye tahammül ve sempatiyi kaldırmadığını kaydetti. Ahmet, "Keyfi idare ve güç diye bir deneyim yaşanmışsa bu, Müslüman ideallerinin değil, emperyalizmin ve batılılaşma emellerinin bir ürünüdür. Demokrasinin tıkanması ve temel özgürlüklerin gaspından sorumlu olan sivil ya da askeri, seçilmiş ya da saltanat usullü despotizm idaresi ve bunun güç kazanması İslam"™ın değil, batılılaşma ve dünyevileşmenin meyveleridir. İslam"™ın verileri ile halkın irade arzu ve özlemleri aynı doğrultudadır" ifadelerini kullandı. Ekonomik-Sosyal Araştırmalar Dergisi"™nin dördüncü sayısında "sivil anayasa" konusuna ağırlık verilecek.
Model bir hukuk düzeni olarak Adil Düzen!
Model bir hukuk düzeni olarak Adil Düzen"™de hukukun üstünlüğü ve demokrasi konusunu derinleştirdiği makalesinde Süleyman Karagülle ise, fıkıh bilmeyen sivil ve askerlerin görevlerinin sınırlarını da bilemeyeceğini ileri sürüyor. Karagülle, Adil Düzen Sistemi"™nin ise ilmen doğru, ahlaken iyi ve güzel, iktisaden faydalı ve yararlı ve siyaseten adil olan fıtri ve beşeri bir sistem olduğunu belirtti. 28 Şubat"™ın sosyal ve siyasi hayatımızdaki olumsuz yansımalarını irdeleyen Araştırmacı-Yazar Selahattin Bilgili ise, "Özünde siyasal önermeler içeren, bir siyasal harekete karşı kurgulanan ve siyasi sonuçlar üreten 28 Şubat"™ı önceki darbelerden ayıran en önemli özelliği; toplumsal alana müdahale etmesi ve sosyolojik bir vakıa haline gelmesidir" değerlendirmesinde bulundu.
Yargı da eleştirilebilir!
İfade özgürlüğü kapsamında ülkemizde temel hak ve özgürlükleri koruyan kurumsal yapılardaki eksikliklere değinen Doç. Dr. Vahit Bıçak ise, demokratik bir toplumda ifade özgürlüğünün, devlet kademelerinde, derneklerde, vakıflarda, siyasi partilerde, şirketlerde veya herhangi bir yönetim ilişkisinde emredebilme kabiliyetine sahip kişilerin veya kamu makamlarının hoşuna gidecek şeyleri söylemek zorunda olmama durumunu ifade ettiğini söyledi. Bıçak, yargı mensuplarının da eleştiriden muaf olmadığını kaydederek, "Yargı da eleştirilebilir. Dolayısıyla, yargıyı eleştirdiğinden dolayı kişinin başına musibet gelmemesi gerekir" dedi.
Devlet tarafsız olmak zorunda!
İnsan hak ve özgürlükleri ve demokratikleşme sürecini değerlendiren Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nurullah Aydın, çağımızda insan haklarının, uluslararası hukukun üzerinde durduğu konulardan biri olduğunu belirterek, "Artık hiçbir devlet, insan hakları sorunlarının kendi iç sorunları olduğunu ciddi bir şekilde ifade edememektedir. Hatta devletlerin uluslararası toplumda saygınlığı ve meşruluğunda; demokrasi ve insan haklarına verdiği önem belirleyici unsurlar arasında gelmektedir" yorumunda bulundu. Aydın, devletin tarafsız olmak zorunda olduğuna da dikkat çekerek makalesinde, "Yurttaşlar arasında keyfi ayrımlar yapılmayarak herkes kanunlar önünde eşit olmalıdır. Bireyler kültürü, etnik kökeni, dini, mezhebi, cinsel, siyasi ve ideolojik unsurlarıyla ilgili olarak kayrılmamalı ya da mağdur edilmemelidir. Parlamento, hükümet veya yargı, kamu otoritesini kullanan tüm makam ve merciler herkese eşit muamele etmelidir" ifadelerine de yer verdi. |