|
TMK'nın insan hakları açısından en hassas yasalardan biri olduğunu vurgulayan Bıçak, yapılacak düzenlemede terörle mücadele ile insan hakları ve hukuk devletinin gerekleri arasında denge oluşturmanın son derece önemli olduğunu söyledi.
(Zaman, 19 Ağustos 2005) "Terör tanımında kullanılan kavramlar açıklıktan yoksun, belirsiz ve sübjektif uygulamaya açıktır. 'Ekonomik düzeni değiştirmek', 'devlet otoritesini zaafa uğratmak' ve 'kamu düzenini bozmak' gibi kavramların sınırları belli değildir."
Terördeki artış gerekçe gösterilerek yeniden düzenlenmesi istenen Terörle Mücadele Kanunu (TMK), 13 yıl önce de tartışmalara sebep olmuştu. Anayasa Mahkemesi, 1992'de yasanın çerçevesini geniş bularak bazı maddeleri iptal etmişti. O dönemde Yüksek Mahkeme üyesi olan Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer de 'terör tanımı'nda kullanılan kavramların 'açıklıktan yoksun, son derece belirsiz ve sübjektif uygulamaya açık' olduğunu vurgulamıştı.
12 Nisan 1991'de kabul edilen TMK, Yıldırım Akbulut'un başbakanlığı döneminde çıkarıldı. O günlerde anamuhalefet olan Sosyal Demokrat Halkçı Parti, yasanın 14 maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptal başvurusu yaptı. Grup Başkan Vekili Hasan Fehmi Güneş'in verdiği dava dilekçesinde, hukuk devletinin varlığı ve korunması üzerinde duruldu. Dilekçede, terörle mücadelenin hukuki yollarla yapılması ve demokratik hukuk kurallarının dışına çıkılmamasının da önem arz ettiği vurgulandı. "Her sanık suçlu değildir. Her zanlının cezalandırılmasını sağlayacak düzenlemeler getirmek devlet terörüne veya adli teröre yol açar." denilen başvuruda, TMK'daki bazı hükümlerin hukukun genel kuralları ve demokratik ilkelerle çatıştığı ifade edildi.
İptal edilmesi talep edilen maddelerin Anayasa'ya aykırı olduğu belirtilirken yasanın 1. maddesinde yer alan 'terör tanımı' konusunda şöyle denildi: "Bu tanım, niteliği belirgin olmayan, yasalarda unsurları belirtilmemiş her türden eylemin terör suçu olarak kabul edilmesini zorunlu kılacak niteliktedir. Kullanılan sözcük ve terimler kaypak, kapsamı ve yasal/hukuksal çerçevesi belli olmayan, bilimsel ve hukuksal olarak 'terör' kavramı ile ilgisiz ve herhangi bir suç tipine uygun bulunmayan eylemin/eylemlerin dahi 'terör suçu' sayılması olasılığını yaratacak niteliktedir."
Yüksek Mahkeme, yapılan terör tanımını Anayasa'ya aykırı bulmayarak 1. maddeye ilişkin iptal başvurusunu reddetmişti. Ancak Başkan Yekta Güngör Özden ile üyeler Ahmet Necdet Sezer, Haşim Kılıç ve Yalçın Acargün maddenin iptal edilmesi yönünde görüş belirtmişti. Sezer karşı oy yazısında, Anayasa'nın 38. maddesine göre 'suçun yasa ile belirlenmesi'nin zorunlu olduğuna dikkat çekmişti. Suçun tüm ögelerinin ve cezanın artırılma sebeplerinin herkesin anlayabileceği ve sınırlarını çizebileceği bir açıklıkla yasada belirtilmesi gerektiğini kaydeden Sezer, şu görüşleri dile getirmişti: "Oysa 1. maddedeki terör tanımında kullanılan, gerek yöntemini gerekse amacı belirleyen kavramlar açıklıktan yoksun, son derece belirsiz ve sübjektif uygulamaya açık kavramlardır. Maddede yer alan 'ekonomik düzeni değiştirmek', 'devlet otoritesini zaafa uğratmak' ve 'kamu düzenini bozmak' gibi kavramlar, sınırları belli olmayan kavramlardır. 4. madde yönünden cezayı ağırlaştırıcı neden olan, 7. madde yönünden ise suç ögesini oluşturan 1. maddedeki belirsiz kavramlar Anayasa'nın 38. maddesindeki 'suçun yasa ile belirlenmesi' ilkesine aykırıdır."
Bu arada, Başbakanlık İnsan Hakları Başkanı Doç. Dr. Vahit Bıçak TMK Tasarısı'nı hazırlayan komisyona kurumlarından uzman çağrılmamasına tepki gösterdi. TMK'nın insan hakları açısından en hassas yasalardan biri olduğunu vurgulayan Bıçak, yapılacak düzenlemede terörle mücadele ile insan hakları ve hukuk devletinin gerekleri arasında denge oluşturmanın son derece önemli olduğunu söyledi.
19 Ağustos 2005, Cuma |