|
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, misyonerliği din, kanaat ve düşünce özgürlüğü çerçevesinde ele alarak, 'insanları kandırmama' kriterini koydu. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı Başkanı Vahit Bıçak, 18 Mart Üniversitesi'ndeki 'Türk Dünyası'nda Misyonerlik' sempozyumunda 'AİHM kararlarında ifade özgürlüğü' başlıklı bir tebliğ sundu.
(Radikal, 25 Nisan 2005) ANKARA - Başbakanlık, Diyanet'ten sorumlu Devlet Bakanı Mehmet Aydın'ın "Siyasi amacı olan planlı hareket" olarak tanımladığı misyonerlik konusunda, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararları doğrultusunda yeni bir açılıma gitti. Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı, misyonerliği din, kanaat ve düşünce özgürlüğü çerçevesinde ele alarak, 'insanları kandırmama' kriterini koydu.
Başbakanlık İnsan Hakları Başkanlığı Başkanı Vahit Bıçak, 18 Mart Üniversitesi'ndeki 'Türk Dünyası'nda Misyonerlik' sempozyumunda 'AİHM kararlarında ifade özgürlüğü' başlıklı bir tebliğ sundu. Bıçak, misyonerlik faaliyetlerini AİHM kararları ışığında incelediğini söyledi. Din, kanaat ve vicdan özgürlüğünün uluslararası sözleşmelerde güvence altına alınmış bir 'insan hakkı' olduğuna işaret eden Bıçak, "Bu özgürlüklerden bir din veya inancın mensubu, din adamları yararlanır" dedi. Misyonerliği, "Kişinin sahip olduğu dini inanışı diğer insanlara benimsetmek için gösterdiği faaliyetler" diye tanımlayan Bıçak, bundan dolayı misyonerliğin, din, kanaat ve düşünce özgürlüğü çerçevesinde ele alınabilecek bir konu olduğunu ifade etti.
'Din özgürlüğüne müdahale yasak'
Bıçak, devletin, bireyin dinini değiştirmesine engel olması ya da belli bir dine geçmeye zorlamak için din özgürlüğüne müdahale etmesinin yasak olduğunu belirtti. Ancak demokratik toplumlarda din ve vicdan özgürlüğünün de sınırlanabileceğini vurgulayan Bıçak, "Bu, yasayla belirlenmiş olmalı ve meşru bir amacı bulunmalı" diye konuştu. Bıçak, misyonerliğin kabulü için de şu kriterleri saydı:
Kişilerin saflığından, cahilliğinden, dini konularda yeterince eğitimli olmamalarından, ihtiyaçlarından, güvenlerinden, tecrübesizliğinden yararlanılmayacak.
Maddi yardım ya da moral destek sağlayarak veya menfaat sağlama vaadiyle kişilerin inançları zayıflatılmayacak.
Bu yollarla kişiler, başka bir dine çekilmeye çalışılmayacak. Kişiler üzerinde psikolojik teknikler kullanılarak düşünce ve inançları üzerinde tahakküm kurulmayacak.
Tüm bunların yapılması, din ve vicdan özgürlüğünün kötüye kullanılmasıdır. O zaman kabul edilemez. |